2010 yılının ilk çeyreğindeki resmi büyüme rakamı yüzde 11,7 oranıyla hepimizi mutlu etti gibi görünse de halkın geneline yansıdığı hissedilmiyor. Hane halkı alımına aynı oranda yansıdığını biraz daha değerlendirmekte yarar var. Türkiye İstatistik Kurumu ( TÜİK ) 2010 yılı sanayi üretim endeksi sonuçlarına göre ise; imalat sanayi sektörü endeksinde yüzde 14,4 artış gözlendi. Bu toparlanma sürecinin ise, daha çok yurtiçi talebin artmasından kaynaklandığını gözlemliyoruz. İhracatımızın da en yüksek sevyeleri de görmüş olması bizleri ziyadesiyle mutlu etmektedir.
Birde sanayiye ve dünya imalat sektörlerine farklı açıdan bakalım; dünya ticari ve ekonomi pastasının her geçen gün küçülmesi, daralması ve bu pastadan pay isteyen ülkelerin sayısının artmasıyla, rekabetin artmasının acımasız ölçülere dayandığını, vahşileştiğini böyle olunca da ihracatın artırılmasının kaçınılmaz olduğunu gözlemliyoruz.
Dünyadaki üretim miktarı her geçen gün artmakta ve pazarlamada öne çıkanlar, geleceğe dönük bir kaç adım öne çıkmaktadırlar.
Küresel finans ve ekonominin yeniden yavaşlama sürecine girmesi, AB’nin farklı bölgelerinde farklı ekonomik ve sosyal tepkilerle karşılaştığının farklındayız. Türkiye ekonomisinin de kademeli, kontrollü, dengeli ve yavaş olacağını bizlere hissettiriyor.
Türkiye’nin en büyük dış ticaretinin gerçekleştiği Avrupa Birliği (AB)’nin büyüme beklentilerinin aşağılarda seyretmesi, dış taleplerdeki düşüşe de sebep olmuştur. Bunu da en iyi biz sanayiciler, girişimciler ve dış ticaret erbabları olarak hissetmekteyiz.
İş dünyamızın girişimci ruhu, krizlerle baş edebilme becerisi ve yaratıcılığı bizlerin en büyük değerlerimizdir. Bundan dolayıdır ki sanayicilerimiz, girişimcilerimiz, tüccarlarımız kendilerine güveniyor yatırım yapmaktan da çekinmiyor. Ancak istatistik veriler 2010 yılı içerindeki özel sektör yatırımlarının yüzde 27 oranında küçülme gösterdiğidir. Bu oran küçümsenecek bir oran değildir.
Ne kadar ekonomimizin sıkıntı tünelinden çıktığını belirtsek de daha dikkatli, temkinli ve kontrollü olmak durumundayız. Yatırımcı, sanayici, ihracatçı önünü görebiliyor. Yeni yatırım yapacak gücü ve kudreti kendisinde görebiliyor. Bu da Türkiye’deki istikrarlı bir hükümet, idare ve iradenin olduğundandır. Sayamayacağımız kadar müsbet gelişmeyi hep birlikte yaşayarak mutlulukla görüyoruz.
Özellikle de yurtdışındaki muhataplarımızın bizlere karşı olan tutum ve davranışlarındaki olumlu değişim, bizleri daha da planlı ve proğramlı çalışmaya sevk etmelidir. Türkiye’nin ve işadamlarımızın dünyaya sunduğu gerçek ” Kazan – Kazan ” anlayışı bugün hızla yayılıyor. Hatta Türkiye’deki STK’ların, Kızılay’ın, TİKA’nın vb. kurum ve kuruluşların gönül fethetme, gönül alma çalışmaları, Türk tüccarlarının işlerini ciddi manada kolaylaştırmaktadır.
Yurtdışında Türkiye’nin yeni açmaya başladığı Tokyo’dan Beyrut’a, Tahran’dan Bükreş’e kadar birçok ülkede Türk kültür ve değerlerini paylaşmak, tanıtmak ve bilgilendirmek üzere açılan ” Yunus Emre Enstitüleri” vitrin görevi üstlenmektedir.
Yunus Emre Enstitüsünden bir tanesini de en kısa zaman içerisinde Macaristan’da yaşayan Macar ve Türkler Budapeşte’de açılmasını dört gözle beklemektedirler.
Böyle enfes ve nadide anlayıştaki bir Enstitüyü, geçmişe dayanan kültür ve hukuki ortak geçmişimizden dolay Budapeşte fazlasıyla haketmektedir.
Yetkililerimizin de sıraya koymuş olduklarını tahmin ediyoruz.
Bütün bunlara rağmen ülkemizin son on yılı düşünülürse istikrarlı bir şekilde ekonomimizin yönetiminde, geliştirilmesi ve büyütülmesinde önemli başarılara imza atılmıştır.
Tekstil, inşaat, otomotiv ve beyaz eşya Türkiye ekonomisinin itici gücü ve istihdam alanının zeminidir.
Türkiye nüfusunun yoğunluğu, artan nüfus da göz önünde bulundurulduğunda ve her yıl yeni katılan işgücü, bizlere bu sektörlerdeki kalifiye ara eleman ihtiyacı hususunda acil önlemlerin alınmasını gerekli kılmaktadır.
Meslek liseleri Türkiye’nin biran evvel önünün açılarak çözümlenmesi gerekli konuların başında gelmektedir.
____________
Osman ŞAHBAZ
President / Turkish Hungarian Businessmen Association / Budapest
