Yalnızlık; ağrımak için geceyarısını bekleyen azı dişi gibidir…

Yalnızlık ağrımak için geceyarısını bekleyen azı dişi gibidir…
başına ne dertler açacağını bilsen de
ertelediğin o infilak,
umursamaz olmayı denediğin ‘o’ yer..
ilacının ne olduğunu kestiremediğin ‘o’ panik…
‘o’ ağır ağrı..
‘o’ ha geçti ha geçer yalanı..
seni senle yakalayıverir geceyarısı…
zamanında tedavi edilmeyen yalnızlıklar da
sancılı bir ihmal sürecinden geçen
ve temelinden sökülmeyi hak eden bir diş gibidir..
bilirsin sonrasını…

Ey geceyarısı!
uyanmıştım da bir kez
gölgeni görmüştüm ansızın,
ne de büyüktü kolların,
ete mühür gibi geçen dokunuşların.
Perde kıpırdar,
geceyarısı hazırola geçer,
bir gövdenin dayanacağı en ağır yüktür artık
padişah kılıcından keskin
kıdemli bir yalnızlık…
Hoşgeldin, geç içeri şöyle…
hadi çözelim bu bilmeceyi,
sök çıkar içimdeki cehennemi.
Kafasını çevirip denize baktı…
Deniz puslu bir tablo gibi uzanıyordu önünde …
mülkü ağır gelmiş olmalı ki kalbimin,
o tablodan içeri girip…
hayır…
ve işte o gün çıktı içimden,
yağmurdan önce uzun soluklu bir yemin..

Ey geceyarısı
kes kırp bitmiyorsun.
Öyle yüksek tepeden bakmışım ki sana
başım dönüyor hala…
bir gün bu kalp unutulmadan
açıp ağzını avaz avaz…
bağırmadın ya…
şimdi mutlu musun?

Neden bütün martılar konuşmak için sabahı bekliyor…
ben sabahlara yorgun uyanıyorum,
ertesi günü yaşatabilmek uğruna bütün gece
nice gemiler yakıyorum..
ey geceyarısı
kalbin var mı senin?
varsa niye susuyorsun?
o kıvrılışın sessiz
usul usul uzanışın yanıma
ey günaydınım
madem ki bensizsin
peki kiminlesin?..

[email protected]

1605170cookie-checkYalnızlık; ağrımak için geceyarısını bekleyen azı dişi gibidir…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.