Antakya-HALEP-Şam gezisi (II)

Suriye’ye kara yolu gitmek isterseniz Gaziantep ve Antakya’dan Halep’e (Aleppo) otobüsün yanısıra taksi dolmuş bulmanız mümkün. Suriye geçmek isteyenlere Suriye para birimi Suri’yi (33 Suri=1 TL) bu iki şehirde almalarının daha hesaplı olduğunu söylenebilir. Bir önceki yazımda Suriye yolcularının en azından Arapça 1’den 9’kadar rakamları öğrenmelerini önermiştim.

Antakya’dan Antakya Dedeman’dan Halep (Aleppo) Dedeman’a kadar siste yolculuk ettik.

Şoförümüz Cilvegözü sınır kapısında pasaportlarımıza kapı vize işlemleri için de koşturdu. Suriye tarafına geldiğimizde görevliler pasaportlarımızı o kadar incelediler ki kapı vizesi vermeyeceklerini düşündük. Hani 1980’ler Türkiye’sinde de sınır kapıları insanın yüreğini ağzına getiren cinstendi… Şoför Suriyeli görevlilere çıkışarak bu davranışlarının turist kaçırabileceğini söyledi… Eğer pasaportunuzda İsrail vizesi varsa keyfi olarak kapı vizesi verilmeyip geri dönebilirsiniz…

SURİYEDE’YİZ*…

Eğer Cilvegözü’nden giriyorsanız “Duty Free”ye uğramanızı öneririz. Fiyatlarının Türkiye’den çok daha uygun olduğunu göreceksiniz.

Sise rağmen 2 saat sonra Halep’teki Dedeman’daydık… Halep Dedeman şehrin merkezinde ve kentin gezilecek görülecek en uzak yerlerine 20 dakika uzaklıkta… Hotelde Türkçe konuşanların bulunması da büyük bir şans. İlk işimiz resepsiyondan Halep’in bir haritası ve turistik yerlerin listesini istemek oldu. Suriye’deki elektrik prizleri farklı olduğundan lobiden adaptör sağlamanız da mümkün. Hotelde ücretsiz kablosuz internet kullanma şansınız da var. İnternetten söz açılmışken facebook ve youtube’un Suriye’de yasak olduğunu da ekleyeyim…

Suriye’nin ikinci büyük şehri olan Halep’in 2007 nüfusunun 1.7 milyon, bağlı olduğu yerleşim birimleriyle 4.4 milyon dolayında olduğu sanılıyor.

Şehrin merkezinde kalan Halep Kalesi’nin yapımı MÖ 3 bine uzanıyor

Halep, bir zamanlar Osmanlı’nın da önemli merkezlerinden sayılıyormuş. Yumuşak iklimi, zengin kültürel mozayiği ve mutfağı ile de tanınıyor. Kebabın kökeni tartışmalarında Adana ve Urfa’ya rakip olduğu söyleniyor. Halep Kalesi’nin yapımı MÖ 3 bine uzanıyor. Şehri gezerken Roma, Bizans ve Osmanlı kalıntılarını yanyana bazen de birbirleriyle harmanlandığını görebilirsiniz.

Halep’te pazar yeri Türkiye’dekileri andırıyor…

Çarşıda pazarda Türkçe konuşanlara ve Türkçe esnaf tabela yazılarına rastlayabilirsiniz. Ayrıca Türkiye’ye taksi dolmuşların kalktığı Arapça’da da “Garaj Halep” diye söylenen bir garajı var.

TAKSİLERLE PAZARLIK

Suriyeliler için dış dünya çanak antenlerle sağlanıyor… Diğer Arap ülkeleri ve Türkiye televizyonlarına ilgi büyük

Dedeman’da deliksiz bir uyku sonrasında sabah pençereden kente baktığımızda şaşırdık. Binaların çatısız tepelerinde çanak anten mezarlığını andırıyordu. Evlerdeki balkonların çoğu yıkanmayı bekleyen branda ile kapatılmıştı…

Hotel resepsiyonunda masası bulunan Eurocap’tan taksi tutarak çoğu İngilizce bilen şoförlerin rehberleğinde şehri gezebileceğiniz gibi sokaktan Kore malı çoğu hurdaya çıkmayı çoktan haketmiş sarı taksileri de durdurarak pazarlık edebilirsiniz. Suriye’de taksi ücretleri (Eurocap dışında) oldukca ucuz.

Şehrin merkezinden en uzak mesafeye 100 Suri (3.3 TL) tutuyor.

Taksiler taksimetre açmak zorunda. Türkiye’deki gibi taksici sizi gereksiz dolaştırsın istemiyorsanız taksiye binmeden önce önce Türkçe sonra İngilizce kaç para istediğini mutlaka sormanızı öneririz. Sizden tam 10 katı 1000 Suri isteyeceklerdir. Elinizdeki 100 Suri’yi gösterdiğinizde biri “Hayır” diyorsa ikincisi mutlaka “Evet” diyecektir. Üstelik taksiyle gideceğiniz noktaya vardığınızda (açmak zorunda oldukları) taksimetreye göz attığınızda 60 Suri tuttuğunu göreceksiniz. Bir Türkiyeli olarak Suriyeli dostlarımızın mentaliteleri ve pazarlıktaki sınırlarını hemen çözme yeteneğine sahip olduğunuzu farkedip Avrupalı turistlere hayıflanabilirsiniz…

Halep, (eski Türk filmlerine dayanarak) Türkiye’denin 1950’lerdeki hali denilebilir. Genel görünüme baktığında halkının çok yoksul ve “polis devleti” baskısında olduğunu seziyorsunuz. Yollara tükürmek sıradan bir eylem. Çarşıda satıcı olarak kadınlara seyrek rastlıyorsunuz. Modern giysili kadınların yanısıra yalnızca gözleri açık olacak biçimde kara çarşaflı kadınların sayısı da az değil. Erkeklerin bir kısmı Urfa’da olduğu gibi başörtüsü ya da boyun atkısı olarak poşu kullanıyor…

HALEP KAPALIÇARŞISI

Halep’te ilk durağımız İstanbul’daki Kapalıçarşı’nın küçük kardeşi olan yine bir Osmanlı mirası Halep Kapalıçarşısı’nı gezmek oldu.

İstanbul’daki gibi kapalı çarşının pek çok çıkışı var. Tavanı bakımsızlıktan gözü rahatsız ediyor. Bazı sokakları oldukca dar. Çarşıda sabuncu, kuyumcu, baharatçı, ipekçi, kasap yanyana, ayrıca kumaşçılar ve gelinlikçiler sokağı da yer alıyor…

Kapalıçarşıdaki etler mükemmel görünüyor…

Çarşıda 2 metre karelik bir yüklük ya da dolabı andıran minik kumaşçı dükkanının içinde bağdaş kurmuş satıcı elinde tesbih müşteri bekliyor. Çarşı içinde yükler eşeklerle taşınıyor. Esnaf İstanbul’dakileri mumla aratacak cinsten gereksiz ısrarcı…

Kapalıçarşı’da hiç bir malın üzerinde fiyat yok.

Pazarlıkta taksiciler kadar uçmasalar da yüzde 50 indirim yapmaya hazırlar. Kasap ve sakadatçılar aynı zamanda fırın da işletiyor. Etler çok taze ve iyi görünse de genel görüntüde temizlik ve hijyen konusunda kaygı uyandırıcı.

Bir zamanlar ipekçilikte Bursa ile yarışan Halep’in has ipeklerini bulmak artık kolay değil. Kapalıçarşıda sabuncularda defne başta olmak üzere çok çeşitli ve kaliteli sabunlar bulunabilir…

Çarşı’da Londra’daki dostlarımız için şal almak için sıkı pazarlığa giriyoruz. Esnafın pazarlıktan hoşlandığı ve tuturabildiğince satmayı bir beceri olarak algıladığını düşünüyoruz. Şalların çoğu Uzak Doğu’dan…

Küçük Ali’yi Halep Kapalıçarşı ve çevresinde rehberimiz oldu

Türkçe konuşan çocuklar “tercümanlık” için peşimize takılıyorlar. Biz parayı öderken ufaklığın birisi ayaklı hesap makinesi olarak TL karşılığını hesaplıyor.

Türk çocuklarının arasından Küçük Ali’yi rehber olarak seçtik. Gaziantep kökenli bir ailenin oğlu olan Ali Türçe’yi çok iyi konuşsa da Türkçe yazamıyormuş. Kapalıçarşı’da hediyelik eşya satan bir dükkanda çalışan Ali’nin babası da minibüsüyle turist rehberliği yapıyormuş.

Hz. Zekeriyya’nın olduğu öne sürülen taştaki ayak izi

Ali ile birlikte Kapalıçarşı’nın hemen çıkışındaki Zekeriyya Camii’yi gezdik. Hz. Zekeriyya’nın olduğu öne sürülen taştaki ayak izi de türbe içinde içinde su süzülen bir fanusta korunuyor. Yine Osmanlı eseri olan Adiliye Camisi’ni gezerken eşim Nur camide verilen yeşil kafkanı giyip başını örttü. Caminin korunmuş çiniler bizi sevindiriyor. Bir köşede kuran kursundaki çocuklar da fotoğraf çekmemize izin verdiler.

Bir zamanlar müzik ve su sesi ile hastalarının tedavi edildiği tarihi hastane (Bimaristan) o gün kapalı olduğu için gezemedik.

Halep’te Osmanlı kadar olmasa da Fransız izlerine de rastlamak mümkün. Tarihi posta kutusu hala hizmete amade…

Halep’te “mutlaka görün” denilecek mekan ise Ermeni Mahallesi… Antikacılar ve iyi restoranların bulunduğu Ermeni Mahallesi’nde Türkiye kökenli Erminelerle Türkçe sıcak muhabbetler yaptık.

Ermeni Mahallesi’nde antikacı…

Küçük bir meydanın çevresindeki restoranlardan Sisi’yi tercih ettik. Sisi’de geleneksel Halep ve Ermeni yemeklerini tattık. Restorandaki fiyat listesinde fiyatların olmaması dikkat çekiciydi. Yemek sonrasındaki gelen hesap ise taksicilerin turiste bakışını aratmadı. Sisi’nin kebabı ise Adana ve Urfa kebabını arattı.

Halep’te Ermeni restoranı Sisi’deki mezelerden babagannuş, zahter salatası, nar ekşili salata ve içli köfteye benzeyen oruk köftesi…

ZAMANA YOLCULUKTA ATİLLA YELKEN…

Dedeman’a dönüşümüzde lobide Atilla Yelken’in afişiyle karşılaştık. Orta yaş grubu için nostaljik bir isim olan sanatçı ile bu zamana yolcukta karşılaşmamış sürpriz oldu.

Atilla Yelken’i Dedeman Halep’de dinlemek keyifti…

Hotel’in Türk barı Turkuaz’da Yelken’i büyük bir zevkle dinlerken bize Suriye rakısı diye getirilen Türk rakısını yudumladık. Atilla Yelken yabancı müzisyenlere 6 ay çalışma izni verildiği için yeni yılda bir başka ülkede başka bir serüvene yelken açacağını söyledi.

Ülke ülke gezmekten çok mutlu olduğunu belirten sanatçı, bazı Arap hayranlarının kendisini “Romantik Prens” diye tanımladığını anlattı. Bir de inişti çıkıştı Arap şarkıları “yalelli”lerden sonra Türkçe ezgilerin beğeniyle dinlenildiğini aktardı…

Şef Fahri Karataş Türk yemeklerinin Suriye’de büyük ilgi gördüğünü söyledi

Hotel ve Turkuaz’ın şefi Fahri Karataş ile de tanıştık. Laf lafı açınca Karataş ile ortak dostlarımız olduğunu keşfettik. Karataş 3 ayda Arapça’yı sökmeyi başarmış. Arap yemeklerinin Arapça kadar zengin olmadığını belirterek Türk mutfağının sevildiğini hatta Halep’deki bazı restoranlarca taklit bile edildiğini söyledi.

Dedeman Halep’in Genel Müdürü Erol Olcan, Dedeman’ın Suriye yatırımlarını sürdüreceğini ve Lazkiye’de de 4’ncü hoteli açmayı planladığını söyledi.

Dedeman Halep’in Genel Müdürü Erol Olcan ile Londra’dan hemşehri çıktık. Olcan İngiltere’deki marka hotellerde uzun yıllar çalışmış deneyimli bir genel müdür. Halep’te Dedeman’ın başına geçerek Avrupayı aratmayacak bir hizmet kalitesi getirme çabasını “mesleki meydan okuma” olarak yorumladık.

Olcan, Dedeman’ın Suriye’ye hizmet sektöründe “Deneyim-Know How” katkısı olduğu gibi nitelikli eleman ihtiyacı için Dedeman turizm ve hotelcilik okulu için kolları sıvadıklarını söyledi.

Halep Dedeman’da bulunduğumuz dönemde hotel, Halep Belediye başkanı ile görüşmeye gelen Gaziantep ve Şam belediye başkanlarının aralarında olduğu kalabalık bir ekibi ve işadamlarını da konuk ediyordu… Hotel’de kambiyo bulunmamasına rağmen muhasebenin (işimiz görülsün diye) bize Suri bozması da büyük incelikti.

ŞAM’A DOĞRU

İki günlük Halep gezimiz sonunda Şam’a gitmek üzere taksiyle garaja gittik. Ülkenin bu ikinci büyük kentinin garajı Güney Doğu’da bir ilçe garajına benziyor.

Halep’ten Şam’a doğru Aşık Ömer’in “İşte geldim gidiyorum şen olasın Halep şehri” beyitiyle yola çıktık…

Otobüs için bilet aldığımız acentede çalışanların Türkçe konuşmaları da hoşumuza gitti. Şehirlerarası yolculuk için yabancılar pasaportlarını yerli halk ise kimliklerini kimliklerini gösterip kayıt etmek zorunda.

Ayakkabı boyayan çocuklar ve kuru baklava satan dükkanlar dikkatimizi çekti. Halep’ten Şam’a 4 saat sürecek yolculuğumuz için Türk malı büsküviler almayı unutmadık. Otobüsümüz çok eski model olmasa da sürekli kapalı olan perdeleri Nuh ile Nebi’den kalmışa benziyordu. Otobüs hareketinden önce içinde aşk, entrika, intikam ve şiddet olan Mısır yapımı bir film otobüsün videosunda hizmete konuldu.

“Ya Habibi” seslerinin eşliğinde Halep’ten Şam’a doğru Aşık Ömer’in “İşte geldim gidiyorum şen olasın Halep şehri” beyitiyle yola çıktık…

Toplu ulaşımı tercih ettiğimiz için Şam yakınlarındaki Maluma’ya gitme şansımız olmadı. Malula halkının çoğu Hıristiyan ve Hz. İsa’nın konuştuğu Aramice’nin konuşulduğu birkaç köyden biri olarak biliniyor… Ayrıca Palmyra şehrini de görmek isterdik. Ünlü seyahat katalogları yayıncısı Lonely Planet, Suriye’nin tam göbeğinde yer alan Palmyra için “Eğer Suriye’ye sadece tek bir yer görecek kadar kısa bir ziyaret yapıyor iseniz o zaman o yer mutlaka Palmyra olmalıdır” diye yazmıştı. Suriye’nin Efes’i olarak tanımlanabilecek Palmyra’nın Ürdün’deki Petra’dan sonra Ortadoğu’nun görülmeye turistik yerlerinden sayılıyor.

Otobüsümüz 2 saat sonra mola verdiğinde tesisin bir köşesi kadın erkek tuvaleti, bir köşesi bakkal ve diğer iki köşesi ise çay ocağı ve restoran bölümüne ayrılmıştı. Restorandaki genel görünüm, tezgahın üstü, mangal ve ızgaranın temizliği iştah kapatıcı cinstendi. Nur ile birlikte sokak yiyecekleri ve otantik yemeklere bayılmamıza karşın iki büyük şehir arasındaki mola yerinde Türk bisküvisini tercih ettik.

HAFTAYA: Şam
GEÇEN HAFTAKİ YAZI: ANTAKYA-Halep-Şam gezisi (I)

____________________

* SURİYE?

Türkiye ile 877 kilometre uzunluğunda kara sınırına sahip olan Suriye Arap Cumhuriyeti 185 bin 180 kilometrekarelik alanı kapsıyor. 2007 verilerine göre ülke nüfusu 20 milyon civarında.

Suriye’nin doğusunda Irak, batısında Lübnan ve Akdeniz, kuzeyinde Türkiye ve güneyinde Ürdün bulunuyor. Başlıca şehirleri Şam, Halep, Lazkiye ve Deir Ez-Zor. Resmi dil Arapça. GSMH 37.1 milyar dolar, GSMH artış oranı yüzde 6, kişi başına milli gelir 1.864 dolar. Enflasyon oranı yüzde 2.6. Ekonomisinin yüzde 36’sı sanayi yüzde 20’si tarım, yüzde 44 hizmetler. Yıllık 14 milyar dolar ithalatı, 12 milyar dolar ihracatı var. Türkiye ile dış ticareti 500 milyon dolar düzeyinde.

Nüfusu oluşturanlar Arap (%88), Kürt (%6), Ermeni (%2.8), Türk (%1), Rum (%1) ile Süryâniler, Keldaniler, Nasturiler, Çerkesler ve Yahudiler oluşturuyor. AYrıca nüfusun %74’ü Sünni, % 16’sı Şii Müslüman,% 10’u ise Hristiyan olduğu tahmin ediliyor.

1963’ten beri ülke Baas Partisi tarafından 1970’den bu yana da Esad ailesi başkanlığında yönetiliyor. Suriye’de devlet başkanı Beşşar Esad’ın fotoğraflarını resmi dairelerin yanısıra esnafın vitrinlerinde de görmeniz olası.

Suriye, tarih boyunca Kenanlılar, İbraniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizans, Araplar, Selçuklular ve Haçlılar tarafından istila edilmiş. 500 yıl Osmanıl yönetiminde, 1920-1946 arasında da Fransa yönetiminde kalmış. Suriye, 1967’deki İsrail’e karşı Altı Gün Savaşı’nda Golan Tepeleri’ni yitirmesi en büyük ulusal sorunu sayılıyor. Türkiye’nin tarafısız gözetiminde başlatılan Suriye-İsrail görüşmeleri hala sürüyor.

Suriye 1976’da Lübnan’a askeri müdahalede bulundu. Bu müdahaleden sonra Lübnan’da yaşayan Filistinlilerle Suriye güçleri arasında çatışmalar oldu. Suriye hâlen Lübnan’da askeri güç bulundurmaktadır ve Lübnan yönetimi üzerinde bir yaptırım gücüne sahiptir. Bu gücü ABD ve Fransa’yla birlikte kullanıyor.

Suriye en çok fuel oil ve hidrolik yağ ithalatı yapıyor. Bunun dışında, binek araç, sakkaroz-şeker, bütan gaz, rafine edilmiş mazot, tohumluk olmayan mısır, düşük yoğunluklu polietilen, ısı ile hadde edilmiş çubuklar, enine kesitinin en geniş yeri 6 mm’yi geçen teller, petrol yağları ve bitümenli minerallerden elde edilen yağlar, demir çubuklar, diğer portland çimentolar, polipropilenler, motor ve uçak benzini, demir veya alaşımsız çelikten yassı hadde mamulleri ve alaşımsız alüminyum ihracatı başı çeken ürünler arasında sayılıyor.

1083180cookie-checkAntakya-HALEP-Şam gezisi (II)
Önceki haberCaminin hatırlattıkları…
Sonraki haberFB farklı kazandı
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.