Bir bakanın canının yanmasını mı bekleyeceğiz…

Bir bakanın ya da vekilin canının yanmasını mı bekleyeceğiz…


Hatırlıyorum, rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal zamanında herkese çikolata sunulur gibi tabanca sunulmuştu. Yine onun zamanında Avrupa’ya kendimizi kabul ettireceğiz diye eğitimli eğitimsiz, gözü bozuk veya renk körü olduğuna doğru dürüst bakılmadan herkese ehliyet dağıtılmıştı. Ehliyet alanlar yemeyip içmeyip bir de araba aldılar ve zaten hortlamaya meyilli olan trafik canavarını iyice uyandırdılar.


Bugün sizlere trafik canavarından söz etmeyeceğim. Bugünün konusu bonibon niyetine dağıtılan tabancalar.


20 yaşındaki Adem Doğan yılbaşı gecesi Taksim’de öldürülüşün üzerinden yedi ay geçti. Onu ölümüne maganda kurşununun neden olduğu söylendi. Gerçi otopsi ve adli tıp raporları ile sanıkların ifadesi birbirini tutmuyor. Adem cinayete kurban gitmiş de olabilir. Bu sonuca varmak yargının işi. Benim işim ise, ister bir magandanın elinden olsun, isterse bir katilin silahından çıksın, Adem ve onun gibilerin hayatına son veren kurşunun çıktığı silahlarla mücadele etmek.


Silah sayısının artmasıyla eskiden gazetelerin üçüncü sayfasında görmeye alıştığımız birbirinden acıklı cinayet haberleri artık medyanın manşet haberleri olmaya başladı. Medyada hemen her gün intikam, mafya, namus, sapıklık vb. nedenlerle işlenen cinayet haberleriyle karşılaşıyoruz. Sebebi ister kan davası ister namus belası, isterse her türlü mafya hesaplaşması, kıskançlık, terör vb. olsun bu cinayetlerin önüne ne yazık ki geçilemiyor.


Hele silah sayısı arttıkça, sinirlenenler, kız arkadaşına hava atmak isteyenler bile katil olmaya başladı. Gerek ekonomik, gerek kültürel, gerekse sosyal ve cinsel yönden tam doyurulamamış olan Türk halkı için silah çok daha fazla tehlikeli. Zaten tüm bu eksiklikler yüzünden mutsuz ve sinirli bir halkız; bir de elimize silah alıyoruz ve sonra da birkaç kuruş için silahı elimize alıyoruz.


Canı sıkılan, kafası bozulan silaha sarılıyor. Nasılsa idam cezası yok. Hafifletici sebeplerle hapis cezası da kısalıyor.


İster farkında olalım, ister olmayalım Türkiye’de de çılgınca bir silahlanma eğilimi olduğunu kabul etmek zorundayız. Polis yetkilileri de özellikle ruhsatsız silahların sayısının ruhsatlıların beş katı olduğunu söylüyor zaten.


Tıpkı Brezilya örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin gidişatı pek iyi değil. Hatta bu gidişin sonu kötü!



Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre yılda 500 bin insan basit silahlarla saldırı sonucu hayatını kaybediyormuş. Bu rakam Türkiye’de ise yılda 3000 olarak açıklanıyor.


Bireysel silahlanmayı engellemek için sivil toplum örgütleri zaman zaman protesto içeren yürüyüş ve toplantılar yapıyor ama, iş sivil toplum örgütlerinin bu çabalarıyla sonuçlanacak gibi değil. Önce hukuk ve güvenlik sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.


Bir de devlet kurumu olan MKE (Makine Kimya Enstitüsü) işe yaramaz silahlar üretmeye devam edip, sonra da üretim fazlasını satmaya çalışırsa, durumun vehametini varın siz düşünün. Üstelik bu silahları kredi kartına 10 taksitle satan bir kurumdan söz ediyoruz. Bu durumda alan mı, satan mı suçlu?


Açıkçası MKE’nin bu tavrını facia olarak değerlendiriyorum. Devlet bireysel silahlanmanın önüne geçilmesi için yasa çıkarmalıyken, hatta var olan cezaların ağırlaştırılmasını düzenlemeliyken, kredi kartına taksitle silah satışı yapmamalıdır. Silah satışını bu kadar kolaylaştırmak insanları özendirmekten, onların eline silah vermekten başka bir şey değildir.


Devlet güvenlik görevlileri dışında kimseye silah taşıma ruhsatı verilmemelidir. Burada silah taşıma ruhsatı ile silah bulundurma ruhsatının ayırdı iyice yapılmalıdır. Ayrıca ruhsat süreleri kısaltılabilir, ruhsat almanın kuralları zorlaştırılabilir. Mermi alımı da sıkı kontrol edilebilir. Kurusıkı tabancaların satışı ve kullanımı çok sıkı kontrol ve denetime tabi olabilir.


Bu ve bunun gibi önlemler almak çok zor değildir.


İnsanların daha fazla canı yanmadan bu tür önlemler alınmalıdır.
    
Taksim’de hayatını kaybeden Adem Doğan’ın annesinin babasının canı yandı.


Şimdi silah konusunda adım atmak için bir milletvekilinin ya da bakanın canının yanmasını mı bekleyeceğiz?


Yoksa birkaç silah tüccarını daha da zengin etmek için “Türklerde silah ananevi bir gelenektir. Üstelik ben de avcıyım” geyiğini yapanlara prim mi vereceğiz?


__________________


*  Yazarın diğer yazıları için www.birsenaltiner.com


 

669070cookie-checkBir bakanın canının yanmasını mı bekleyeceğiz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.