Küresel ısınmanın gerçek nedeni?

Doğal kaynakların hoyratça kullanılmasına ve doğal çevrenin bozulmasına insanoğlunun sınırsız kazanabilme hırsı neden olmuştur. Halkın iradesi yerine sadece parti genel başkanlarının iradesini meclise taşıyan demokrasilerin ürünü olan “yönetim anlayışlarından” dolayı bu hırsın önüne asla geçilememiştir.

Günümüzdeki demokratik olmayan ve bilimsel gerçeklere dayanmayan yönetim anlayışlarıyla aklın ve bilimin üstünlüğü yerine yönetimi elinde bulunduranların görüşü daima geçerli kılınmak istenmiş, “bilgili olmak ve bilgiyi kullanmak” gibi yeteneklere gereken önem verilmemiştir. Rant ve menfaat bağımlılığı müzmin bir hastalığa dönüşmüş, bilimsel ve özgür düşünme ile eleştiri ve sorgulama tamamen yasaklanmış, toplumun değer yargıları olabildiğince yozlaşmış, çevreye karşı duyarlılıkta da olağanüstü zafiyetler yaşanmıştır. Yönetime ait görüşlerin yanlışta olsa daima en doğru ve en bilimsel görüş olarak kabul edilmesi ve ettirilmesi gerekliliği yönetimdeki birlikteliğin vazgeçilmez ilkesi olmuştur. Başarılı olunduğunu lanse etmek adına yanlış rakamlar ve aldatıcı kavramlarla kamuoyunu yanıltmak gayretleri, sadakat ölçüsü kabul edilmiştir. Yatırım projelerinde ve yasal mevzuatta uzmanların yerine “rantiyenin” görüş ve istekleri çoğu zaman etkili olmuştur. Genellikle siyasallaştırılarak bürokrasiye dikte edilen rantiye görüşlerinin eleştirilmeden eksiksiz uygulanması yönünde tam bir mutabakat söz konusudur. Etkili görev almanın ya da görevde kalmanın olmaza olmazı bu mutabakata koşulsuz sadakattir.

Yaşamları boyunca şeytanı lanetleyerek kendilerine yaşam tarzı belirleyenlerin büyük bir çoğunluğu etkili bir göreve atandıktan sonra, haksızlıklara tepki koymak yerine ne yazıktır ki hep susmayı tercih etmişlerdir. Şahsi ikballeri adına haksızlıklar karşısında susmakla sadece yaşamları boyunca lanetledikleri “şeytanın dilsizi” durumuna düşmemişler, haksızlıkları yaşatanlara ve kamu kaynağını rantiyeye peşkeş çekenlere yalakalık yaparak “dalkavukluğa” da soyunmuşlardır. Dilsiz şeytan durumuna düşmüş ve dalkavukluğa soyunmuş yöneticilerden dolayı doğruyu söyleyebilmek ve doğrularda direnebilmek artık tarihe karışmıştır. Dilsiz şeytan olmayı saygı, dalkavukluğu sevgi, yalan söyleyebilmeyi de beceri kabul eden bir anlayış, ne yazıktır ki hâkim bir anlayış olmuştur.

Savaş yıllarında, ABD Başkanının mektubunu Küba’daki isyancıların lideri “Garcia’ya” ulaştıran çavuş “Rowan’ı” örnek gösteren yönetim anlayışları, liyakatsiz yöneticilerin sayısını olağanüstü artırmıştır. Tarihe mal olmuş kahramanlıklar doğru okunamamış, haksızlıklara ve yanlışlıklara isyan edebilen “görev ehli” yöneticiler yerine aldığı emirleri asla sorgulayamayan “emir eri” yöneticiler tercih edilmiştir. Bu tip yöneticiler, tıp ki basit bir engel karşısında rotasını değiştiren uzaktan kumandalı oyuncak araba gibi, yıllardır inandıkları ve yüksek sesle savundukları fikirlerinden sadece güçlüye yaranabilmek adına kolaylıkla vazgeçebilmişlerdir.

Mazlumlar tarafından arz edilen makul ve hakkaniyetli taleplere hayır, zalimler tarafından rica edilen haksız ve adaletsiz emirlere de evet diyebilmeyi “misyon”, ahlaki ve etik olmayan yöntemlerle daima güçlüden yana olabilmeyi de “vizyon” kabul eden yönetim anlayışları; küresel ısınmanın gerçek nedeni olmuştur.

Ranta ve menfaate esir düşmüş beyinlerle, haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında suspus olan bireylerle “Küresel Isınmayla Mücadelede” başarıya ulaşmak da mümkün olmamıştır.

_____________

* Küresel Isınmayla Mücadele Derneği (KÜREM-DER) Genel Başkanı

754710cookie-checkKüresel ısınmanın gerçek nedeni?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.