Nüfus boyutuyla İsrail-Filistin uyuşmazlığı

Dünyanın pek çok yerinde savaşlar, soykırımlar, haksızlıklar yaşanıyor. Göz yaşları oluk oluk akıyor.


50 yıldır kan ve göz yaşının durmaksızın aktığı bir yer var dünyada; Filistin. Hele son yıllarda HAMAS’ın seçimi kazanmasından bu yana İsrail’in ve ABD’nin uyguladığı ekonomik ve askeri baskı Filistin’i tam bir sefalete sürüklemiş durumda.


Bizler rahat evlerinizde uyuyorken, orda katliamlar oluyor.


Orda insan hakları ihlal ediliyor.


Hiç kimse bu ihlale “dur” demiyor.


Diyenlerinse sesi cılız çıkıyor.


Bu yüzden Filistin halkının çilesi son bulmuyor.


Filistin halkı kendi topraklarında mülteci olarak yaşamaya devam ediyor.


BM olaya mülteci sorunu olarak yaklaşarak konunun ciddiyetini zayıflatıyor.


Yahudiler 100 yıl önce bu topraklarda yok denecek kadar azken, nasıl oldu da bir devlet kuracak kadar arttılar diye kimse sormuyor?


Yahudilere devlet kurma izin veren BM’nin 29 Kasım 1947 ve 181 sayılı kararı Araplara aynı hakkı tanısa da, Filistinlilerin kurmuş olduğu devleti “terörist” olarak ilan etmelerinin nedenini kimse sorgulamıyor.


Peki İsrail’in kurumasıyla Filistin nüfusu kaça bölünmüştür.


İsrail – Filistin sorununun anlaşılabilmesi için bu soruların cevaplanması gerekmektedir.


Ben bu soruların cevabını Mehmet Hasgüler ve Bülent Uludağ’ın ortak çalışması olan “Nüfus boyutuyla İsrail-Filistin uyuşmazlığı” adlı makalede buldum. Üstelik bu makale konuya açıklık getirecek verilerle desteklenmiş durumda.


Konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler bu makaleyi “Kriz Üçgeninde Türkiye” adlı kitapta bulabilirler. Mehmet Hasgüler ve Bülent Uludağ’ın birlikte kaleme aldığı bu kitap Ortadoğu, Avrasya ve Kıbrıs yazılarının yer aldığı üç bölümden oluşuyor.


Açıkçası bu kitabın ilk bölümünde yer alan Filistin ve İsrail’in nüfus olarak gösterdiği değişimler benim için önemli bir kaynak oldu. Bu rakamlar Filistin – İsrail sorununun nasıl bilinçli olarak yaratıldığının kanıtları olarak öylece duruyorlar.


***


Son yüzyıl boyunca İsrail Devleti kurulmadan önce bu topraklarda Osmanlı yönetimi  ve İngiliz manda yönetimi devri oldu.


Siyonizmin siyasi bir görüşe dönüştüğü 19. yüzyılda bu topraklar Osmanlı yönetimi altındaydı ve Filistin’deki Yahudi sayısı o yıllarda yok denecek kadar azdı. 1845’de 12 bin, 1880’de 25 bin olan Yahudi nüfusu, Siyonist göçün başladığı 1880 yılından sonra artış gösterdi. 1895’de 453 bin Arap’a karşılık, 47 bin Yahudi bulunuyordu. 1892 ile 1918 arasında  80 – 100 bin arasında Yahudi Filistin’e göç etti ama, bunların yarısı bu topraklarda yapamadığı için geri döndü.


1914 Osmanlı nüfus sayımına göre 689.272 olan Filistin nüfusunun 60 bin kadarı Yahudi’ydi.


1922’de İngiliz yönetimin olduğu dönemde yapılan nüfus sayımında 590.890 Müslüman’a karşı 83.784 Yahudi ve 73.024 Hıristiyan bulunuyordu.


1919 ile 1923 arasında yaşanan ikinci Siyonist göçle bu topraklara 35 bin Yahudi’nin daha geldiği bilinmektedir. Ama esas artış bundan sonraki dönemde olmuştur. 1924 – 31 yılları arasında 82 bin, 1932 -38 yılları arasında da 217 bin Yahudi Filistin topraklarına yerleşmiştir. Bu dönemde bu kadar yoğun göç olmasının altında, 1933 başında Almanya’da Nazi Partisi’nin iktidarı ele geçirmiş olmasının etkisi büyüktür.


İngiliz manda yönetimi sırasında Filistin topraklarına toplam 483 bin Yahudi gelmiştir.


1947 yılında, yani BM’nin 29 Kasım 1947 tarihli Filistin topraklarını bölme kararını aldığı yılda Filistin nüfusunun sadece yüzde 30’u Yahudi’ydi. Buna rağmen BM gayet adaletsiz bir karar alarak, nüfusun yüzde 70’ini oluşturan Araplara toprakların yüzde 42’sini, Yahudilere ise toprakların yüzde 56’sını vermiştir.


Elbette ki Araplar bu adaletsiz kararı kabul etmediler ve bir yıldan fazla sürecek silahlı çatışmaya giriştiler. Bu uzun savaş sırasında Siyonist kuvvetlerin saldırılarından kaçan binlerce Arap, yerini yurdunu terk ederek mülteci durumuna düştü. Bunların rakamları değişik kaynaklarda 700 bim ile 960 bin arasında değişmektedir. Ne yazık ki bu savaşlarda Filistin nüfusunun yüzde 70’ini oluşturan Arapların yarısından çoğu mülteci durumuna getirilmiştir.


Bir yıldan fazla süren bu savaş sonrasında İsrail, BM’nin verdiği yüzde 56’lık topraklara yenileri eklenmiş ve Siyonistler Filistin topraklarının yüzde 67’sini ele geçirmiştir. İsrail egemenliği altına geçen bu topraklarda da sayıları 170 bini bulan Arap kalmıştır.


Böylece Filistin Arap halkı üçe bölünmüş oldu.
1-İsrail’de yaşayanlar -ki bunlara İsrail Arapları deniliyor-.
2-Filistin Araplarının elinde kalan Batı Şeria, Gazze ve Kudüs’te yaşayanlar
3-Siyonist saldırılardan kaçan ve İsrail egemenliği dışındaki yerlerde “mülteci” durumuna getirilmiş olan Araplar.


1967’da yaşanan ikinci büyük savaş nüfus dengelerini de, sınırları da yeniden değiştirmiştir. Bu savaşta İsrail, Gazze şeridi ve 1948’den beri Ürdün toprağı olan Doğu Kudüs ile Batı Şeria’yı, Suriye’ye ait olan Golan ve Mısır’a ait olan Sina Yarımadasını işgal etmiştir. Bu işgaller mülteci sorununun daha da ağrılaşmasına neden olmuştur. Böylece Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinliler ve burada bulunan mülteciler İsrail işgali altına girmişlerdir. Ayrıca Batı Şeria’dan Ürdün’e 500 bin kişilik bir mülteci akını olmuştur. O yüzden bugün Ürdün’de yaşayan Filistinlilerin sayısı bir hayli fazladır. Filsitin dışında yaşayan Filistinlilere gelince bunların çoğunluğu Ürdün’de yaşamaktadır. Ürdün Filistinlilere yurttaşlık hakkı tanımıştır. Mülteci konumuna getirilen diğer Filistinliler de ağırlıklı olarak Lübnan, Kuveyt ve diğer Arap ülkelerinde yaşamaktadır. 1993 yılı BM rakamlarına göre 2.800 bin Filistinli mülteci olarak yaşamaktadır. 


Sayıları bugün 800 bine kadar çıkan İsrail Arapları, İsrail topraklarında yaşayan Filistinlilerdir. İsrail bunlara yurttaşlık hakkı vermektedir ama uyrukluk vermemektedir. Yurttaşlık (ezrahum) ile uyrukluk (lehum) kavramları birbirinden farklı olan tek ülke belki de İsrail’dir. İsrail’de uyrukluk hakkına sadece Yahudiler sahiptir. Dünyanın herhangi bir yerinden İsrail’e gelen bir Yahudi İsrail uyrukluğuna hemen girebilir. İsrail Arapları ise yurttaşlık hakkı vardır ve oy kullanabilirler.


Filistin topraklarında yaşayan Araplar için ise durum çok da içaçıcı değildir. İsrail, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistinliler için ideolojik, askeri ve ekonomik baskılardan oluşan politikalar izlemektedir.


Bugün İsrail’de, Filistin’de ve komşu ülkelerde yaşayan Filistinlilerin sayısının 6 milyonu aşmış olduğu söyleniyor.

669500cookie-checkNüfus boyutuyla İsrail-Filistin uyuşmazlığı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.