Savaş Ganimeti Kadınlar

İnsanlığın, insanlık dışı tarihi kanla doludur.
Şuncacık zamanda savaşsız gün geçmemiştir, ki say say bitmez!
Savaşı, yani harbi akıla-mantığa uygun göstermek için, modern zamanlarda, ¨Barış istiyorsanız, savaşınız!¨ gibi salakça lafları da bol bol işitiriz.
Gerçi bu dangalaklığın Latincesi olduğuna bakılırsa, salaklığın tarihi eskidir: Si vis bellum, para pacem!
Her ne kadar, ¨Milletlerin bağımsızlığı söz konusu olmadıkça, savaş cinayettir!¨ diyen Kemal Atatürk gibileri pek ortada görünmese de yangına körükle gideni pek fazladır.
Savaşın iyi yanlarını bulup çıkaranları da oluyor.
¨Harp bir mecburiyet sanatıdır! Mecburiyet adama dışkısını yedirtir. O yüzden yapılanları yabana atmayın! Öyle ki sırf galip gelmek için teknoloji kullanılıyor, icatlar yapılıyor, bu icatlar sonra barış zamanında insanlığa refah veriyor, falan da filan feşmekân, vesaire-vesaire…¨
Pek haksız da sayılmazlar…
Kahrolasıca düşmanı altetmek için atom bombası icat edilince, bakın ne güzel oldu, savaş bitti ve nükleer santraller kuruldu.
Benzer şeyi, savaş ganimeti kadınlar için söylemekteler…
Diyorlar ki, savaş savaşan askerlere_ erkeklere _ egzotik kadın temin eder…
Yani evlerinde uslu uslu otursalardı, böyle kadınları bulamazlardı; fakat savaşınca artış gösteren testosteren hormonu ve adrenalin sayesinde el atmadık kadın bırakmazlar…
Böylece insan ırkı melezleşirmiş, aradaki ırk farkları ortadan yavaş yavaş kalkarmış.
Teorinin postulası doğru görünüyor ama sonucu karışıktır: 2.Dünya Harbi’nde yüzbinden fazla Koreli kadına tecavüz eden Japon askerlerinden, şayet Kore’de karışık bir ırk kaldıysa, bunu yüzlerinden anlaması zordur.
Savaşan, mağarasını koruyan veya başka mağaraları ele geçiren ilkel insandır, ki onların geride bekleşen kadınları bundan mutlu olur.
O kadınlar, savaşçı erkekleri geri gelince bütün kadınsılığıyla hoş geldin der…
En besili geyiği mağaraya taşıyan primat-insan, kadını gözünde en makbûl erkektir; ne kadar geyik, o kadar aşk!
Benzerliği günümüzün savaş ganimeti kadınları üzerinde kurmak, aşırı bir benzetme sayılmasın!
Eskisini pek karıştırmayacağız, karıştırırsak iş uzar, lafımız burada bitmez, lakırdımız ansiklopediye dönüşür.
Biliriz ki düşmanın erkeğini yok eden ötekisi, berikisine ait bütün kadınları alır, icap eden neyse onu yapar!
Kadın, savaş ganimeti sayılır ilkel insanlıkta…
Ama ilkellik modern-bilgisayarlı teknolojide devam ediyor…
Geçtiğimiz acı yüzyıl, 20.yüzyıl’da sanki farklı mı olmuştur?
Heyhat ki vah vah, eğer böyle düşünüyorsanız, eyvah…
Tarihin en acımasız kadın ganimeti, yakın zamanlara aittir.
Biz bu ganimetin karanlık yüzünü değil, daha romantik sayılabilecek savaş evlilikleri denilen bir başka kısmını konuşmak istiyoruz.
Zira hiç değilse, şimdi, alan razı veren razı diye söylenebilecek bir tarihçeyle karşı karşıyayız.
Birinci ve 2. Dünya Savaşları ardından işgal ordularına ait askerlerin paçalarına kuvvet, bol bol savaş ganimeti sayılacak biçimde Harp Gelini yaratıldı.
Mesela, Amerikan askerleri Almanya’yı Nazilerden kurtarınca, Fräuleins-Bayan ‘ları hasat zamanı toplanan buğday ekini gibi, en işe yararlarını toplayıp, ama birçoğuyla evlenerek ABD’ye tezkere hediyesi diye taşıdı.
Sayıları 40 bin civarındadır…
Kırk bin kadın Alman disipliniyle Amerikan tüketiciliğine adım atacaktır.
II.Dünya Savaşı ardından 20 bin kadar Avustralyalı kadını da Pasifik Ordusu’ndaki Amerikan Conileri alıp getirmiştir.
Kabaca denilebilir ki son büyük Dünya Savaşı’ndan ABD-Kanada ve İngiltere’ye bir askerin peşine takılıp gelen kadınların toplamı 270 bin rakamına ulaşır.
Bunca kadından mesut olanı elbette vardır, fakat birçoğu düşük bir hayata adım atıp silinerek yok olur, gider.

Onlara dair geçenlerde derlenip toparlanan bir belgesele bakılırsa, yarıdan fazlası fahişeliğe adım atmıştır.
Amerikan askerlerinin gidilen savaştan kadınsız geri dönmediği, Vietnam Harbi’nde bir kez daha kanıtlanır: 18 bin Vietnamlı kız Amerika’ya erlerin peşinden gelir; kimisi evli, kimisi metres, kimisi suistimal edilmek üzere…
Vietnamlı kızların büyük çoğunluğu çocuk yaştadır; yaş kanıtlayacak belge ellerinde olmadığı gibi yüzlerine, boyuna posuna bakılınca, Vietnamlı kadın ne kız gibidir, ne de kadındır…
Irak Savaşı ardından Kuzey Amerika’ya gelen Arap kadını sayısı henüz bilinmiyor, ancak vize almak üzere konsolosluk kapısına müracaat dosyası bırakanların 5 bin civarında olduğu belirtiliyor.
Meselenin, günümüzün en büyük savaş makinasına sahip ABD’nin türettiği bir şey olmadığı gözden kaçırmamalıdır. Tıpkısını her ordu, gittiği yerde yapmaktadır.
Örneklerini sırala sırala bitmez; tesbih tanesi gibi çek babam çek…
Moğol saldırganlığı 12.yüzyılda dehşetli bir şeydi, denilebilir ki bütün Asya, Ortadoğu halklarının piçleştiği zamanları yaratmıştır.
Orduların girdiği yerde bazen romantik aşklar da yaşanır:
Madam Butterfly takma adıyla salon kadınlığı yapan Geyşa’nın, bir Amerikan deniz subayına gönül kaptırdığı hikâyelerin ardı kesilmez. Operasını, filmini izler, romanını okursunuz…
Savaş ganimetini, papazın karşısına çıkarıp evlenmekle ilişkiyi hukuka ait bir olgu altında yasallaştırmak, en azından hoşgörü sınırları içinde kalıyor.
Romantik savaş ganimeti kadın, her ne kadar evlenmeye razı olmaklığını savaş enkazından kurtulmak çıkarına bağlı bir zorlama altında yapsa da, nihayetinde ¨Pekala, ben senin kadının olacağım!¨ diyor.
Ancak, Suriye’deki içsavaşta ve oradan sıçrayan köz ateşiyle yanmaya başlamış Irak’taki Sünni IŞİD belasının ¨Bunlar Şeytan’dır, katli vaciptir!¨ zalimliği, erkekleri katledilen kadınlara tecavüzü onlara hak saymakta, bu yönde dinî telkinleri veren hocaları da eksik durmamaktadır.
Müftü kelimesi, Arapça fetva’dan türemiştir, fetva veren demektir.
Bir Irak Sünnî müftünün geçtiğimiz günlerde salladığı bir fetvayla, bilhassa Şiî askerlerin ve memurların karıları, kızları, kadın akrabalarının tümü mezhepçi militanlara serbest ve helal bırakılmıştır.
Bu fetvanın Amerikan basınındaki, ayrıca sosyal medyadaki tezâhürü anlaşılmazlık örtüsü altında kalmıştır.
Tecavüzü, sadece karşı tarafı imha etmek kadar psikolojik bir savaş taktiği gören çıktığı gibi, bunu hep karşı tarafın mezhebine, ideolojisine, ırkî özelliklerine, ırkın erkeklerine dair cinsel kudretine bağlayanlar da bulunuyor.
Bu derecede meseleyi dallandırıp budaklandırmaya gerek yok!
Aslına bakılırsa, savaş ganimeti köle almakla aynı şeydir. Kölenin alınması, her biçimde kullanmak hakkını da efendisine temin eder.
Meselenin aslı astarı, insanın vahşetinde yatıyor.
İnsan ruhunu vahşetinden uzaklaştırabilecek miyiz, sorulması gereken soru budur!

________________________

* [email protected]

1593400cookie-checkSavaş Ganimeti Kadınlar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.