Sinek kâğıdı

Haşarat mevsimi yaklaşıyor…
Vız vız’lar yine başlayacak. Kulak tozunuzda sivrisinekler saz çalacak, siz geceleri açıkta kalan yerlerinize kızarana kadar şaplak atıp duracaksınız; Kerbela’da dövünür gibi…
Gündüzleyin, bir karpuz dilimini rahat yemek ne mümkün!
Ağız tadınıza ortak çıkan bir haşarat, köpek pisliği üzerinden havalanıp gelecek: Karasinek!
Kenesini, akrebini, tahtakurusunu saymıyorum; o kısmını hiç sormayın, bir felakettir… Ama olsun, haşarat mevsimi yazdır ve güzeldir yahu!
Şimdiden dükkân raflarına, ‘fıs-fıs’ kutusunda satılan sinek, böcek öldürücüler dizilmeye başlandı. Bir ara onlara ‘Şeltoks’ derdik, bakıyorum da şimdi türlü markalar satılıyor…
Çok eskiden bir de sinek kâğıdı vardı. Bakkallarda 10 kuruşa satılır, tel dolabın arkasında görünmez bir yerine konur, mutfak ziyaretine karar vermiş ne kadar uçucu böcek varsa buna konar, yapışır kalırdı.
Titiz ev hanmları, sinek kâğıdını öyle ortalık yerde, mostralık bırakmaz, yapışkanlı şey usturuplu bir yere saklanırdı…
Kimi zaman, yanlışlıkla, evin haşarı çocuğu bunu ellerse, kâğıttan kurtulmak kolay olmaz, sağlık ocağına kadar gidildiği olurdu.
Bana öyle geliyor ki insanın da kimisi sinek kâğıdı gibidir.
Size bir yapışmaya görsün, yakanızı bırakmaz, paçanıza siftinir, dururlar.
Ben onların sinek soyundan geldiğine inanırım…
Onların hayattan beklediği tek şey, varsa yoksa sizi abluka altında tutmaktır… Bazısının dostluğu da, size gösterdiği yakınlık da, işte sinek kâğıdının tuttu mu bırakmaz ısrarında görünen bencilliğe benzer. Boşuna mı halk dilinde, ‘Kene gibi mübarek adam, elinden kurtulsan dilinden kurtulamazsın!’ deniyor…
Benim bir eski gazeteci dostum var; söylemesi gereksiz, zaten gazetecinin dostu gazeteci olur… Birbirimizi otuz küsur senedir tanırız; son zamanlarda ona bir hâller oldu: Beni zırta pırta arıyor!
Önceleri, ‘sıcak bir dostluğun ifadesidir’ sanıyordum, meğer değilmiş, bu başka bir şeymiş; anlaşıldı…
Bu, karşısındakini yakalayıp bırakmamak huyudur!
Eliyle tutamadığını göz ucuyla kaçırmadan izlemek hastalığıdır ki Allah muhafaza, bazısına musallat olur. Tedavisi nedir, bakın bilmiyorum…
O dostum beni, “Nerdesin, kaç gün oldu aramadın, meraktayız!” diye arar… Halbûki dün aramıştı, ben de günlük bilançoyu aktarmıştım!
Aslında ne masumâne bir arayış değil mi, sevinmelisiniz, artık sizin de bir merak edeniniz var demektir. Kem küm anlatırsınız: “İşte şöyleyken böyle oldu, kayınvalide geldi, onbeş günü ümit ediyorduk o 45 günü tamamladı, hâlâ bizdedir ve anlaşılan daha da kalacaktır; sonracığıma, eh, iş güç, hayat gailesi, falan da filan…”
O bunlarla yetinmez, daha fazlasını öğrenmek ister… İster ki ona günlük askerî yoklama yapar gibi sabah içtima tekmili, akşam taâdat yoklaması verilsin… Aslında onun bu bilgilere ihtiyacı yoktur; amacı, yapıştığı özneyi nesne durumuna çevirmektir. Gün sektirmez, gene arar:
“Hiç görüşemiyoruz yahu! Bizi hepten unuttun…”, yahut, “Telefonunu sabahtan beri çaldırıyorum, hey, n’oluyor, niye açmıyorsun?…”
‘Yeter, bu kadarı da fazla oluyor’, diyemezsiniz, siz bir kere kolunuzu kaptırmış bulunuyorsunuz.
Sabırla geçiştirmek gerekir! Sanırsınız ki bu sondur, bir daha bu saygısızlık yapılmayacaktır. Siz öyle sanın; bir gün sonra, yine arar!
Şimdi soruyorsunuz: “E, birader böyle sessiz kalma, söyleyiver lafını…”
Siz kolay mı sanıyorsunuz, bir sinek kâğıdından kurtulmayı. Bu güç iştir, hiç bilemezsiniz…
Üstelik bu dostların ne yazı ne kışı vardır, mevsimlerden uzak, renksiz, donuk, anlamsız ruhlarıyla sizin benliğinizden bir şey çalmak dışında telaşları da hiç yoktur.
Size şikayet ettiğim bu sinek kâğıdından kurtulmak için ben de elime bir sinek raketi alsam diyorum.
Hani şu plastikten şap şap vurulan şey var ya! Al sana, al sana, diye…
Cuma pazarında satıyorlardı, sağdan ikinci tezgâhta görmüştüm…
Hay aklımla bin yaşayayım e mi!

1592260cookie-checkSinek kâğıdı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.