Amerika’da Deli Dumrul hikâyesi

İyi ki Colorado Eyaleti’ni gitmişiz; on saatlik yolculuğa değdi. Yediğim içtiğim benim olsun, gördüklerimi aktarayım diye kaleme kâğıda sarıldım. Boş dönmedim anlayacağınız, haberle geldim.

Deli Dumrul diye bilinen masalın neredeyse bire bir gerçeği orada yaşanmaktaydı. Dede Korkut masalı olup Türk çocuklarının cümlesine anlatılan öyküyü bilirsiniz: Bir dereye kurulu köprü başına dikilen Dumrul, geçenden 30 kuruş, geçmek istemeyenden döve döve 40 kuruş alırdı. Bugünkü Kapitalizmin ondan esinlendiğini söyleyenler varsa da bu, Amerikan Deli Dumrulu’nu anlatırken, lafı iktisat ve siyasetten geçireceğimiz anlamına gelmez; biz gazetecilik yapıyor, duyduğumuzu aktarıyoruz!

Colorado sınırlarındaki Taylor nehrinin üzerinde bir mülkiyet kavgası sürüyor. 1859’da Batı’ya yönelen Yankee’lerden Jim Taylor’un keşfetmesiyle onun adını alan nehir eskiden beri kızılderililerin atlarını suladığı bir yerdi; ama olsun, beyazlar keşfetmedikçe bir nehir haritada var olamazdı. Bin beşyüz mil, yaklaşık olarak ikibin dörtyüz kilometre uzunluğundaki Colorado nehrinin bir kolu olan Taylor’un en fırtınalı, en maceralı yeri, balık tutulan, botlarla rafting sporu yapılan kısmı Eyaletin tam ortalarındadır. Burada, nehrin sağında ve solundaki arazinin sahibi olan Steve Roberts, akan su üzerinde hak iddia edince konu Eyalet Mahkemesi’ne, oradan da Federal Uyuşmazlık Hakimliği’ne kadar uzanmıştır. Yerel gazetelerdeki haberlere bakarsanız, Roberts’ın 6 bin 500 dönüm civarındaki “küçük” arazisi içinden Taylor nehri akmaktadır. Nehrin arazisinden geçen kısmında Roberts, 100 bin Dolarlık yatırım yaparak su taşkınlarına karşı önlem aldığı gibi, gelen geçen kayıkçılar için sefâ yerleri de hazırlamış, böylece arazisinde kovboyluk yanında turizme de adım atmıştır. Buraya kadar her şey yasalara uygundur. Gel gelelim, nehrin yukarısında sportif rafting yaptıran “Row v.Wade” adlı turizm şirketinin sahipleri durumdan rahatsızdır, zira nehrin kuzeyinden başlayıp aşağıya kadar inmek isteyen, su üzerinde zıplayıp hoplama sporu olan raftingcilere Roberts, Deli Dumrul gibi dur demektedir; burası onun arazisidir.
Bölgede yıllık 140 milyon Dolarlık turizm söz konusu olunca, doğanın nehir sularını seller gibi akıttığı ırmağın bu bölgesinde mülkiyet kavgası kızışmıştır. Raftingcilere, amatör balıkçılar da katılınca konu hukuk tartışmalarına dönüşecektir. Nehrin yukarısında bir balığı kovalamaya başlamış olan teknedeki balıkçı eğer tam Roberts’ın arazisi içinden geçerken balığı avlarsa balık üzerinde kimin hakkı olacaktı, yoksa balığı serbest bırakıp nehrin suları oradan geçene kadar olta atmamalı mıydı? İyi de balık bu, inat edip arazinin civarında oyalanırsa, ne olacaktı, Steve Robets çağrılıp ona bir pay ödendikten sonra balık avlanabilir miydi? Yahut balığa kıtlık girmedi ya, aşağıya gidip orada rastgele mi demeliydi? Balıklar önceden birer kimlikle numaralandırılsa, karışıklığın önüne geçilebilir miydi? Bu ve buna benzer sorulara Colorado Eyalet Mahkemesi yanıt verdi, “Balıkçı sığ bir yerde ayağını toprağa basmadığı sürece balığı avlayabilir, o balık onundur, arazi sahibinin kıyısına çıkmadığı sürece devlete, kamuya ait sudan balık ve tekne geçebilir.” Hımmm, çetrefil bir konuya benziyor! Diyelim ki nehrin sığ yerinde şişme botunuz patladı, kıyıya çıkarsanız mülkiyet Roberts’a ait, çıkmaz da paçayı ıslatmadan kurtarırsanız balık sizin; bunu öğrendiğimiz iyi oldu, balığa çıkarsak lazım olur dedi Coloradolu balıkçılar… Öte yandan mahkemeden karar çıkartan Roberts ve avukatlarına göre Deli Dumrul gibi buradan geçen her bot için bir ödeme yapılması gerekmekteydi. Bu kadarla kalsa iyi, fazlasını da istediler. Arazi sahibi, yanlışlıkla botlardan birisi onun kıyısına dokunursa, yandı gülüm keten helva olacak, arazi işgalinden dava edilecekti; gel de oradan sıkıysa geç şimdi…

Karşılıklı açılan davalar şu sıralarda mahkemelerde bekliyor. Günde 60 kadar rafting botunu kuzeyden güneye gönderen turizmciyle, “Nehir toprağımdan geçiyor, bana aittir” diyen arazi sahibi arasındaki kavga bakalım nasıl sonuçlanacak; merakta kalınan soru bu…

Merakımız sürerken, birden anımsamayalım mı, bizim Bafa Gölü’nde benzer bir olay yaşanmıştı. Gazetemiz yazarı Hikmet Çetinkaya’nın gün ışığına çıkardığı haberi bugün anımsayan var mı? Hikmet âbi, Cumhuriyet’te yazı dizisine dönmüş haberleriyle, 30 yıl evvel, Bafa Gölü’ne sahiplenen bir derebeyinden, o nedenle ekmek teknesini yüzdüremeyen Milaslı, Bafalı, Sökeli balıkçılardan, onların kooperatiflerinden söz etmişti; açın arşivi, bulursunuz. Olmadı, gazetemizin kaydını kuydunu elinde tutan Edibe hanıma sorun, size söylesin…

Anlaşılan şu ki Taylor neresi, Bafa Gölü neresi dememeli!

Mülkiyet kavgasının dini imanı olmadığı gibi milliyeti ve lisanı da olmuyor.

Orada terzi, burada İsmail…

_________________

* Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde de yayınlandı

1592230cookie-checkAmerika’da Deli Dumrul hikâyesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.