Ulen ulen, geliyor geliyor…

Bilirsiniz, bu köşede havadan sudan, suya sabuna değmez lakırdılar ediyoruz.

Yadırgayan kimileri, özellikle bu günlerde, soruyor:

“Biraz daha ciddi yazsanıza, dünyada olan bitenleri görmüyor musunuz, yoksa korkuyor musunuz?”

Evet, korkuyorum! Korkmuyorum, diyeni var mı içinizde?

Büyük edebiyatçı, felsefeci Elias Canetti’nin dediği gibi, ‘İnsana bilinmeyen bir şeyin yaklaşmasından, onun dokunuşundan daha korkutucu ne olabilir?…’

İnsanoğlu belirsizlik ve giz perdesi altında kalmış herşeyden ürker, korkar, tüyleri diken diken olana kadar ondan tırsar; en azından çekinir, tabanı yağlayıp oradan kaçmaya çalışır…

Kaçmak, zaten, insana doğa tarafından verilmiş bir bedensel armağandır; kaçamayan yakalanır, melankoliye düşer. Burada, ‘yasadan kaçmak’ anlamına çekilmemesi gereken bir başka ruhbilimsel eylemden söz ediliyor ki bunu açıklamamız bile korkuya işaret eder…

Nicedir, hep birlikte melankoliye düşüldüğünü görmek zor değil! İnsanlık, vebayı bekleyen bir Ortaçağ kasabasının kale içine kapatılmış halkına benzedi!

Aklın aydınlığından uzaklaştıkça korku kök salıyor, derinleşiyor. Ne çaresizliktir ki şimdi bir tür kısır döngüye girilmiş, dönme dolaptan inebilmenin umudu sanki yitirilmiştir. Bu yitim duygusuysa dolabın her döngüsünde korkuyu yeniden yaratmaktadır.

Korku zaten sâridir! Nitekim, Albert Camus’ünün bir umutsuzluk romanı olan Veba’sını okurken veba mikrobunun asla kaybolmadığını öğreniyor, böylece bir kez daha bir ürperme eşliğinde korkuyoruz:

“… kendini sevince kaptırmış halkın birşeyden haberi olmadığını, kitaplarda okunduğu gibi vebanın kaybolmadığını, onun sayısız yıllar boyunca mobilyalarda ve çamaşırlarda uykuya dalabileceğini, odalarda, mahzenlerde, sandıklarda, mendillerde, eski kâğıtlarda sabırla bekleyeceğini, birgün zamanı gelince, insanların felaketi için vebanın, fareleri uykularından kaldırıp mesut bir kenti ölmeye gönderebileceğini…” okuyor ve korkuyoruz!

Korkumuza sonradan gülmek gibi bir alışkanlığımız da iyi ki bulunuyor… Ya olmasaydı, hepten çekilemezdi, bunca yük… Oysa, epi topu bir gülümsemelik canı var, korkunun…

Büyük öykücümüz Ömer Seyfettin’in eşine dostuna aktardığı bir fıkra var ki korkunun komikliğini ne güzel yansıtır. Halit Fahri Ozansoy anılarında yazar:

Ö.Seyfettin Makedonya’da uzun zaman Osmanlı zabitliği yapmıştı. Balkan Savaşı’ndaysa, Komanova cephesinde bölüğüyle beraber Sırp ordusuyla savaşır. Savaşın en kızgın zamanı, Türk birlikleri bir vadiye sıkışmış, kalmıştır. Karşı tepede Sırplar mevzi almışlar, küçük bir koruluk içine Nuh Nebi’den kalma bir sahra topu yerleştirmişler, güyâ bu topla savaşacaklardır.

Ömer Seyfettin, birliğini karşı saldırıya geçirecektir geçirmesine ama, Sırpların psikolog topçusundan korkmaktadır. Seyfettin, kendisine bu psikolog topçunun ne demeye geldiğini soranlara, gülerek anlatır:

“Sırpların topu”, der öykücümüz, “her şeyden önce sinirlerimizi bozmaya başlamıştı. Her iki saatte bir gacırtı, gucurtu başlardı. Bu gacırtılar, galiba topun kurulması işaretleriydi. Sanırım, zincirleri de vardı bu topun. Bir takım şangurtular, şungurtular çıkarıyordu. Aynı zamanda bu gacırtı hiç durmadan devam ederdi. Bu ses bir başladı mı siperdeki neferler de haykırırdı. ‘Ulen ulen, geliyor geliyor…’

Gelecek olan topun güllesi, ama bir türlü gelemezdi… Tam yirmi dakika süren bir gacırtıdan sonra, ağaçlar arasından siyah bir namlunun ağır ağır yükseldiğini görürdük, bu siyah ağzın tam karşısında benim siperimde askerler bağrışırdı. ‘Ulen ulen, geliyor geliyor…’ En sonunda gümm diye, aşağı yukarı paff gibi bir sesle top patlardı, gülle bizim siperin önlerine bir yere cansız düşerdi. Bu güllenin bizim sipere gelmeyeceğini anlamıştık ama asker korkar, ‘Ulen ulen, geliyor geliyor’ derdi. İşte psikolog top buna denir, azizim…”

Ö.Seyfettin’in askerlik anısından nereye geliyoruz; okur, fıkracıya sormaz mı… Korkunun ecele faydası yoktur, ama gelgelelim korku, psikolog topu gibi, topumuza işte şöyle söyletir:

“Ulen ulen, geliyor geliyor…”

1591930cookie-checkUlen ulen, geliyor geliyor…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.